• Geleceğin Ofisleri

    Geleceğin Ofisleri

    ‘Fütürizm’ Türkçe karşılığı ‘Gelecekçilik’ 20. Yüzyıl başlarında İtalya’da doğmuş bir sanat akımıdır. Fütüristler klasik güzellikleri reddeder. Ahlaki normlardan, geleneksel yapılara kadar tradisyonel olan her şeye karşıdır. Onların yerine makineleri, hızı, teknolojiyi, savaşı ve geleceği metheder. İlk manifestosunu 20 Şubat 1909’da; ‘1. Fütürist Manifesto’ olarak yayınlanmıştır.

    Akımın mimari alandaki en önemli temsilcilerinden deyince akla Antonio Sant’Elia gelir. Kağıt üzerinde kalmış ‘Citta Nuova (Yeni Şehir)’ projesinde; 20. Yüzyılın başında tasarlanmış olmasına rağmen gökdelenler, metrolar, asansörler, farklı ebatlardaki trafik şeritleri gibi çağın ötesinde ‘gelecekçi’ yaklaşımları görürüz. Antonio Sant’Elia ‘Modern kentleri muazzam bir tersane gibi yaratıp yeniden inşa etmeliyiz. Her yer hareketli ve dinamik, modern binalar ise dev bir makine gibi olmalıdır.’ der.

    Fütürist Mimari’nin dilinde eğik ve eliptik çizgiler, keskin kontrastlar görürüz. Organik formların doğanın içinden gelmeleri sebebi ile daha dinamik ve yatay çizgilere göre daha duygusal bir güce sahip olduğu savunulur. Geçmişin klasik ve statik estetiğine karşı ‘Mimari Dinamizm’ e ulaşmayı hedefler. Mimari dinamizm ise içinde bilim, teknoloji, değişim ve hızı barındırır. Bilim, teknolojiye ulaşmanın; teknoloji değişime olanak sağlamanın, değişim de hareket ve hızın en iyi yoludur. Dolayısı ile fütüristlerin tasarımları teknolojiden bağımsız düşünülemez.

    20.Yüzyıl başlarında ‘mekanikleşme’ mottoları ile başlayan Fütürizm akımı 21. Yüzyılda ‘hümanizm ve doğa’ ögelerini de içinde barındırması ile neo fütürizm akımını evrilmiştir. Neo fütürizm yine teknolojinin odağında, fakat insanın fiziki ihtiyaçlarının yanında ruhsal ihtiyaçlarını da önemli bir parametre olarak tasarımın merkezine almayı hedefler. Bu evrimde, X,Y, Z yaş kuşaklarının analizlerinin de etkisi olabilir. Öte yandan nüfusun artması ve kaynakların hızla tükenmesi sebepleri ile ‘sürdürülebilirlik’ kavramı da neo fütürizmin meselelerinden biri olmuştur. Neo fütürizmdeki biçimsel
    yansımalarda gördüğümüz eğrisel yüzeyler, doğadan esinlenerek oluşturulan tekrarlı dokular da yine fütürizmdeki gibi organik formların tam da bu organikliği sebebi ile barındırdıkları gücün devamı niteliğindedir.
    Teknolojinin, hayatı hızlandırması ve etkin bir şekilde manipüle etmesi ile o dönemin olanakları, kuşakların şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu şekillenme de çalışma biçimleri ve dolayısı ile çalışma mahallerinin kurgusunu doğrudan etkilemiştir. İnsan yaşamı bu zamanlara kadar ev, iş, sosyal hayat, spor vs gibi günlük ihtiyaçlarının karşılandığı mahallerin denge içinde olduğu bir kent dokusuna sahipti. Fakat günümüzde çalışma saatlerinin artması, taşıt sayısının artışı ile doğan trafik sorunu ve bunun yol açtığı zaman kayıpları gibi çeşitli nedenlerle, insanların en çok vakit geçirdiği yapılar ofis yapıları haline gelmiştir. Pandemi gibi etkiler bu durumun değişmesi yönünde bazı tahminlere yol açsa da, hayatımızın normalleştiği senaryoda ihtiyaç duyulan ofis yapılarının kurgusu, insan ve sürdürülebilirlik odaklı olacağı gerçeğini değiştirmeyeceğini düşünüyorum. Bu da ofis yapılarında sosyalleşme, spor, hatta belki uyku gibi evsel faaliyetlerin bazılarını barındırmasını gerekli kılar. X kuşağının görece teknolojiden uzak, sadık, ‘çalışmak için yaşamak’ hayat tarzlarına cevap veren mekanları; Y kuşağının bağımsız, mesai saatlerinden ziyade işe odaklanan, çalışmayı hayatını sürdürebilmek değil istediğini elde etmenin bir amacı olarak gören hayat tarzlarına cevap veren mekanlara dönmeye başlamıştır. Hatta 2000 sonrası doğumluların ( Z Kuşağı) iş hayatına girmeye başlaması ile çalışma alanlarının teknoloji odaklı, ofis içi hareketin, aktivitenin ön planda olduğu, birden çok şeye aynı anda odaklanabilme yeteneği ile ön plana çıkan bu neslin ihtiyaçlarına daha cevap verebilir şekilde evrilmesi şaşırtıcı olmayacak.

    Akıllı sistemlerin ofis mahalleri ve mobilyalarına entegrasyonu günümüzde tasarımlara yerleşmeye başlamış ve önümüzdeki yıllarda tasarımların olmazsa olmazı haline gelecektir. Teknolojinin her şeyi hızlandırması ve aynı mekanda hareketsiz geçirdiğimiz saatlerin süresinin artması mobilya ergonomilerinin geliştirilmesini mecbur kılmaktadır.

    Gelecek ofislerin, yalnızca iş üretmenin dışında sosyal ihtiyaçlara cevap veren, teknoloji odaklı, sürdürlebilir ve aynı anda birden fazla iş yapmaya olanak sağlayan (multitasking), durağanlıktan uzak mekanlar olarak tasarlanacağını söylemek mümkün.


    İklima ŞENOL GÖNENÇ
    Y. Mimar
    İklima Şenol Mimarlık Kurucusu